31 Aralık 2012 Pazartesi

Tatilden Bir Parça

     Sınav döneminin yaklaşmasından mıdır, nedir? Yaz tatilini öyle çok özlüyorum ki. Özellikle İstanbul dışında gittiğimiz yerleri, Adapazarı'nı, Yalova'yı ve Bursa'yı... Yazın yazmış olduğum bir blog yazısında Adapazarı'nı az çok anlatmıştım sizlere. Ama okulların açıldığı hafta okulları ekerek ailecek Yalova'ya kaçtık, bundan bahsetmemiştim. Yalova; tek kelimeyle süperdi. Şimdi bile öyle bir burnumda tütüyor ki sormayın gitsin. Denizi, güneşi, havası... Sabahları uyandığınızda başınızı hafifçe cama çevirdiğinizde gördüğünüz tek şey masmavi deniz, sonra biraz da kulak kabarttığınızda dalga seslerinin size fısıldadığını hissediyorsunuz ve günün ilk kelimelerini denize söylüyorsunuz; Günaydın Deniz... 


       Her sabah denize hayran hayran bakakalıyorum. Uçsuz, bucaksız ve görkemli bu manzaradan kendimi alamıyorum. Onu izlemekten daha keyifli bir şey bulamıyorum çünkü. Denize bakarken bırakın sıkılmayı ona doyamıyorum bile. Ben denizin o huzurunun içinde kaybolup gidenlerdenim, dinginliğini seviyorum en çok; bir de ona bakarken hayal kurmayı :)

      
      Tatilimin kalan zamanlarında ise ben bol bol yüzdüm, maviliklere bıraktım kendimi. Sonra bir de gezdim ablacıkla :) Gezerken ablamla buradaki serçe kuşlarının çok cana yakın olduğunu keşfettik, öyle ki ayağınızın dibine kadar gelip kaçmıyorlar sizden, hatta yediğiniz yiyecekten onlara da vermeniz şart; yoksa masum masum gözlerinizin içine bakıyorlar...


     Eylül ayında gittiğimizden olsa gerek hemen hemen hiç çocuk yoktu etrafta, tatil köyü sessiz ve sakindi. Her ne kadar yoğun, canlı ve dinamik yaşamayı sevsem de zaman zaman sükuneti çok arıyorum. Bu tatilinde amacı buydu zaten; kafa toplamak, moral depolamak...
       Amacımıza ulaşmıştık, artık İstanbul kalabalığına karışmanın vakti gelmişti, arabalı vapura doğru yola çıktık, ancak tesadüf buydu ya yanlış yola girdik ve yolun bizi istediği yere götürmesine izin verdik, bıraktık kendimizi Bursa yollarına...
       Bursayı da bir başka yazıda anlatmak ümidiyle... Son olarak; bu tatil beldesini insanların hizmetine sunan, mimarisini böylesine ince düşünen, yapımında emek harcayan herkese can-ı gönülden teşekkür ederim. İhlas Armutlu Tatil Köyü; umarım yine karşılaşırız...
   
       

28 Aralık 2012 Cuma

Zihinsel Yolculuk

       
        2012' nin son günlerindeyiz ve bugünde son cuması. Sabah saat dokuz suları, henüz afyonum patlamamış ve ben elektro kimya dersine teşrif etmişim. Hocanın dediklerini beyin süzgecimden geçiremediğim için nöronlarda yaz komutunu veremiyorlar elime ve bende haliyle not tutamıyorum. Zaten koca haftanın yorgunluğu üzerime çökmüş, uykusuzluktan düz yürüyemez olmuşum, arada sağa kayarak yürüyorum. Neyse yanımda arkadaşım Canan var, ondan alırım ben notları. Gerçi Canan'da çok uykusuz görünüyor. Umarım hocanın dediklerini doğru şekilde yazıyordur :) Şimdi ona sorsam doğru yazıyorsun değil mi diye? Bana gıcık olma ihtimali çok yüksek, böyle bir de bakış atar, çekemeyeceğim hiç. Bir de konuşmaya da üşeniyorum aslında. Derslerde hep üç arkadaş yan yana otururuz. Ama bu ders Sevda gelemedi. Uyuyakalmış çünkü. Onun adına pek sevindim, insana her zaman öyle derin uyku nasip olmuyor sonuçta. Bulmuşken uyuyacaksın. İyi uykular genç! Hem derste yoklama zorunluluğu da yok. En az 100 kişi alıyor bu dersi ama şu an 25 kişiyiz. Ve bende bu azınlık gurubun içindeyim. Halbuki genelde çoğunluğa uyarım ama istisnalar işte, zaman zaman oluyor böyle :) Bu dersten sonra bir de organik laboratuvarı var. Ve her hafta dersten önce olunan baş belası quizler. Ben genelde bir gün önce quizlere çalışmayı sevmediğimden elektro derslerinde organik laboratuvarı çalışmayı seven bir insanım. Aslında sabahın köründe okula gelmemim bir sebebi de bu, organik çalışmak :) Nadiren(!) organik çalışmaktan da sıkılırsam uyuyorum derste, ama bugün gelirken metrobüste on dakika uyudum, o beni bayağı kesti. Eee... bir de dersten önce içtiğim şekersiz sek kahveyi de hesaba katarsak ben bu gece ikiden önce zor uyurum biraz... Neyse 2012 ' nin son elektro kimya dersinden selamlar...
       Kıymetli okuyucularım bu yazı ders sırasında ki kafamdan geçen düşüncelerin bir kısmını oluşturmaktadır, paylaşmak istedim sizlerle de, malum paylaşım yapamayalı epey zaman oldu.
          İşte sevgili blog sana haftalardır hatta aylardır yazamayışımın küçük bir sebebi, ya da belki de bahanesi. Ama anladın sen beni, çünkü bende biliyorum seni :) 
                En yakın zamanda yeniden görüşmek üzere, hoşçakal...