6 Şubat 2013 Çarşamba

Duyarsız Kuralcılar

     İyi Geceler...
    Bugün oturdum düşündüm, ben en çok hangi tiplere gıcık oluyorum diye? Evet hakikaten ciddi ciddi oturdum ve düşündüm. Cevabını da buldum ama. Ben en çok kuralcı insanlara sinir oluyormuşum bunu fark ettim. Nasıl kuralcı? Önceliğini kurallarından yana kullanan insanlardan bahsediyorum. Hadi bunu biraz açalım. Evet, tabi ki belli kurallar vardır. Ama gerektiğinde kurallar yıkılmalıdır. Örnek verelim; Yarın çok önemli bir sınavınızın olduğunu düşünün ve o gün de size bir yakınınızın gerçekten çok ihtiyacı var. Ne yapardınız? "Önce ders çalışmalıyım, dersim biterse arkadaşımla ilgilenirim." mi dersiniz? Yoksa dersi bir kenara bırakıp "önce arkadaşım" mı dersiniz? İşte burada kurallarınız ve onların hayatınızda ki yeri devreye girer. Karar sizindir buna kimseninde müdahalesi olamaz, ama insanlık denilen o kavramı unutmamak ve yaşatmak da gerekir. Siz yaşatın ki; sizin birilerine ihtiyacınız olduğunda başkaları da sizin için mücadele etsin. Hem işin şu kısmına da ayrıca açıklık getirmek isterim; Ya kardeşim ders kadar kasıntı bir şey var mıdır şu dünyada? Çalış çalış bitmez. Kendini istediğin kadar kas, istersen hiç sosyal hayatın olmasın ama yine bitmez. Bak tecrübe konuşuyor diyorum, istersen dene. Ama tavsiye etmem. Zamanına yazık. Hem zaten dışarıyla bağlantını kesince bunalıma girersin. Bu sefer hiç ders çalışamaz, psikopata bağlarsın. Ayrıca kuralcılık beraberinde mükemmelliyetçiliği de getiriyor. Dolayısıyla mükemmelliyetçi insanlara da kızıyorum. Neymiş? Her şey en güzel şekilde olacakmışmış. Tek bir hata bile olmasınmışmış da ohoo... sen daha çok beklersin canım. Hatasız insan bulursan bana da haber ver. Tanışmak isterim çünkü öyle ulvi bir insanla...   
     Şimdi sizler benim bu yazdıklarımdan bu kızın çalışkanlara garezi var diye düşünebilirsiniz. Hayır! çalışkan insana sözüm yok. Asla, olamaz da. Başarılı insana laf sokmak, bildiğin meyveli ağacı taşlamaktır ki buna da kıskançlık denir zaten. Bundan da hiç haz etmem. Benim itirazım; çalışacağım derken kendini ve çevresini yıpratan, kendince saçma kurallar koyan insanlaradır. Tamam kabul, belki ben biraz rahatım ama çalışkan olmanın ne demek olduğunu bilen  rahatlardanım. Çalışmak için illa ki sevdiklerinden fedakarlık yapman gerekmez. Her insanın yetenekleri vardır ve bu yetenekler doğrultusunda ilerlerse işini zekayla ya da tek okumayla bitirebilir ki zaten. Mutlu mesut yaşamak varken, iki günlük dünyada saçma sapan şeylere üzülmenin mantığını kim izah edebilir ki? 
     İnsan hayatı rengarenktir. Siyahı da vardır pembesi de. Ağlamak, gülmek, kızmak, heyecanlanmak hepsi bizler için. Hepsinin hayatımızda bir yeri vardır. Olmalıdır da zaten. Bahsettiğim şey sınırının ve miktarının iyi ayarlanması. Yoksa kaygısızca şebelek şebelek gülmek yada kendini hasta edercesine ağlamak değil. Belki uç örnekler veriyorum ama doğru kararlar vermenin insan yaşamının en önemli noktası olduğunu düşünüyorum. 
     Biraz edebi, belki uzun ve can sıkıcı gelmiş olabilir bu yazım sizlere. Psikologluk yaptığımı düşünenler, aman canım sen ne anlarsın diyenler; içimi dökmenin bir yoludur bu satırlar. Birilerine mesaj göndermenin kendimce bir şeklide diyebiliriz. Son sözüm şudur ki; İnsan kafasındaki gereksiz kuralları yaşatacağım derken  hayallerinden vazgeçiyorsa başarı yolunda değil sadece embesillik yolunda bir adım daha atmış demektir. 

5 yorum:

  1. kim kızdırmış kızımızı bu kadar ? :)

    YanıtlaSil
  2. Ağır bir sitem kokusu var havada ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belki biraz sitem var ama üzüntüyle ve acımayla karışık bir sitem duygusu bu :)

      Sil
  3. Aslında kuralcılık hakkında tam olarak senin gibi düşünmüyorum canım, Sonuça prensipler en çok insan kendi kendineyken zorluk çıkartır, kendi kendine prensiplerine uyup başkaları söz konusu oduğunda fedakarlık yapabilen kişiye buradan kucak dolusu sevgiler :)
    Mükemmelliyetçiler için de aynı şekilde, kendine gelince mükemmeliyetçi ol, başkalarınaysa hoşgörüyle yaklaş (ama bu da fena yorucu oluyor biliyor musun)

    YanıtlaSil
  4. Sana bu kadar uzun yorum yazdırabiliyorsam, sen bu konuyu beğenmişşin demektir. Kısıtlı zamanında bu uzun yorumu yazman ise yazımı yorum yazmaya değer bulmuşsun demektir( Hatta kanımca yazı tarzımda hoşuna gitmiş olabilir) Öncelikle tüm bu sebeplerden dolayı teşekkür ediyorum :))
    Ana konuya gelirsek; prensiplerin insanın kendisine zarar verdiği doğrudur ama o prensipler dışarıya da zarar veriyorsa koyulan kurallarda hatalar var demektir. Hem kural koymak insanın kendi elindedir, isterse kaldırabilir. fedakarlık yapabiliyorsa da zaten kurallarını çiğnemiş demektir. Benim ona sözüm olamaz ki.
    Mükemmelliyetçilik içinde aynı kural geçerli; kişinin kendisi mükemmeliyetçi olabilir, bu beni bağlamaz. Sitem etmemim sebebi başkalarından da aynı mükemmelliyetçiliği beklemesidir. Bence (kendi şahsi fikrim bu) insanın kendisi mükemmelliyetçi olmazsa karşısındakine daha rahat hoşgörüyle yaklaşır zaten ve yorulmaz. Ama senin dediğini de yapabilirse ona hiç lafım olamaz. Di mi ama? :)

    YanıtlaSil