22 Nisan 2012 Pazar

Hafta içi her sabah...

       Sabahın ilk ışıklarının perdenize yansımasıyla birlikte alarm çalmaya başlar. Önce kısık sonrasında yüksek bir sesle çalmaya devam eder. Uykunuzun ağırlığına göre alarmın bilmem kaçıncı saniyesinde uyanırsınız ve  ablanız uyanmasın diye hızlıca kapatmaya çalışırsınız alarmı. Öncelikle uyku mahmurluğu vardır üzerinizde, bu nedenle saçma saçma sorular sorarsınız kendinize "Aaaa.. sabah mı olmuş? Neden olmuş? Ne ara olmuş? Hiç farketmemişim". Yatakta doğrulur, gözlerinizi ovuşturursunuz. Yavaş yavaş bilinciniz yerine gelir. Agresif bir kişiliğiniz varsa sizi uyandıran telefona kızmaya, söylenmeye başlarsınız. Hatta telefonla yetinmez, çalan alarm müziğine, müziği besteleyene, müziğin çalındığı aletlere, o müzik aletlerini ilk kim bulduysa onlara içiniz rahatlayana kadar sayar dökersiniz. Sonra kalkmaya çalışırsınız, işte en zor kısım burasıdır. Kafanız tekrar yastığa düşerse iş vahimdir. Düşmemesi için gayret gösterirsiniz. Kafanız düşmedi mi o zaman dramatik kısma geçer yatağınızla, yastığınızla vedalaşırsınız. "Canım hiç üzülme, ben gece yine geleceğim." dersiniz. Ve kalkıp aynaya bakarsınız, suratınıza çıkan yastığın izini, gözlerinizde 5 saatlik uykuyla gitmeyen yorgunluğunuzu görüp iç çeker lavaboya yönelirsiniz.... Şimdi hızlı bir hazırlık süreci başlar. Dakikseniz, okula geç kalmak istemiyorsanız doğru düzgün giyinmek, kahvaltı etmek ve vaktinde otobüse yetişmek için genellikle sadece yarım saatiniz vardır. Kıyafetinizi akşamdan hazırladıysanız işiniz kolaylaşır. Ama ben action (ekşın) severim diyorsanız sizi kendinizle baş başa bırakıp bir düşünmenizi de tavsiye ederim.( tamam bende action severim ama herşeyin bir dozu var :))) Kahvaltı konusuna gelince,  sabah anneniz erken kalkmadıysa azıcık bir şey yiyerek evden çıkabilirsiniz. Ama anneniz erken kalktıysa hazırladığı tabağı bitirmek zorundasınızdır. Bir kaç kere" ben geç kaldım" deyip evden fırlayarak çıkmaya çalıştım. Ama annem sanki ben küçük bir çocukmuşum gibi ağzıma bir şeyler tıkmaya çalıştığı için pek de başarılı olduğum söylenemez. Evet her şeye rağmen 25 dakikada hazırlanır, son kalan 5 dakikada o sırada oturma odasında olan anneciğimle babacığımı öpüp dualarını alır, bizim evin yaklaşık 15 metrelik holünü koşarak geçer, kapıya ulaşır ayakkabılarımı bağlar, asansöre biner ve apartmandan çıkıp hızla otobüs durağına doğru ilerlerim...

       Evet hemen hemen her sabah bu şekilde okula giden biriyim. Bu tarzı bazen değiştiriyorum yani uykumu alarak kalktığım zamanlarda daha düzenli ve sakin bir hayatım var ama bu çok nadiren oluyor ya da hiç olmuyor :)) Neyse siz böyle yapmayın diye anlattım tüm bunları. Aslında yapa da bilirsiniz yani benim için fark etmez. Sonuçta bende okula vaktinde yetişiyorum. Sadece küçük bir farkla ben adrenalin bombası olmuş bir şekilde okula gidiyorum hepsi bu :)) Şimdilik bu kadar... Aslında daha  otobüs maceralarımı anlatmadım sizlere ama artık o da başka bir yazıya. Görüşmek üzere, herkese mutlu pazarlar...
        

8 yorum:

  1. Adrenalin bombası halinde okula gitmenin de faydaları vardır herhalde. Zihne ekstra bir açıklık getirir diye düşünüyorum. Ama yinede uykusunu tam almış, vaktinde kalkmış, kahvaltısını yapmış öğrenci modelini destekliyorum ben. Hem daha klasik hem daha ideal...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her zaman klişelere karşıyımdır da ben ondan böyleyim işte. :)

      Sil
  2. Ben Ela'nın desteklediği öğrenci modeliydim. Ama dünyanın dengesini sağlamak için senin modeline de ihtiyaç var. Bu mühim görevi varlığınla yerine getirdiğin için tebrik ederim. Otobüs maceralarını merakla bekleyeceğim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, varlığım sizlere armağan olsun. :)İnşallah bir arada otobüs anılarımı yazacağım :)

      Sil
  3. Benim şahit olduğum sabah sakin sabahlarındandı herhalde :) ...
    Bu arada "haddim olmayarak" yazılarının (tarz, üslup, dil, akıcılık vs. bakımından) git gide daha da geliştiğini söylemek isterim ...
    Ayrıca her ne kadar dingin-sakin olsamda benim sabahlarım da seninkiler kadar ekşın dolu oluyor ve bence uzun vadede çokk yorucu bir durum... Bi de "cidden anneler hep aynı" :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet o gün dersim yoktu, sınavım vardı ve uykumu almıştım :)
      Haddin olmayarak mı? Estagfirullah o da ne demek? Her zaman senin yorumlarına ve eleştirilerine açık biriyim :)
      Biraz yorucu ama zevkli di mi? :)Sanırım onlara anne denmesinin sebebi bu :)

      Sil
  4. ha ha ha ne güzel işte heyecanlı bi hayat.
    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Heyecan biraz yetersiz kalabilir, adrenalin bombardımanı desek daha doğru olur kanımca :)

      Sil