7 Nisan 2012 Cumartesi

Y.G.S. (Yola Getireceğim Seni)

       Geçmiş yine zaman. Hem de çok geçmiş. Farkedememişim... Ama anlatacak çok şey biriktirmişim... O halde lafı fazla uzatmadan başlayalım yazmaya...
       1 Nisanda ben de girdim YGS sınavına. Maksadım nostalji yapmak, stresli veletler üzerinde sosyolojik analiz de bulunmak  falan. Ama şunu baştan söylemeliyim ki; beklediğim kadar keyif alamadım sınavdan. Sınavın nostaljisi bile kötüymüş. Zaten sınav kelimesinde bile hayır yok. Sınamaktan geliyor. Yani kelimede ki gizli anlam şu aslında, sına kendini de, gör bak başına neler gelecek! Hatta bir de sınav kelimesine açılım yapayım. "Sefaletin Izdırapla Noktalandığı Acı Vaka"...  Neyse tamam bu sefer başkalarının bakış açısını değiştirmeyeceğim. Çünkü aldığım duyumlara göre yazılarımdan etkileniyorlarmış okuyucularım... Evet sınav, yol maceramla başladı. Sevgili!!! ÖSYM beni İstanbul'un ücra bir köşesine attığı için navigasyon hatta google bile okulun yerini tam olarak bulamadı bu nedenle sınav yerini bulurken yurdum insanı bayağı bir yardımcı oldu. " Abi ilk ışıklardan sağa ordan ikici sapaktan sola, dümdüz git tam karşında"... diyen bir sürü insana sora sora okulun yerini bulma başarısını gösterdik. Sonrasında binaya girmeye hak kazandım güvenlikçi ablanın kontrolünden tam not alarak. Hoş kopya çekmek isteyen çok rahat çeker. (Ama bu kopya meselesinden bahsetmek istemiyorum. Onu başka bir blog yazısı konusu yapacağım.) Nihayetinde sınıfa girdim, sırama oturdum. Gözetmenler numara sıralamasını yanlış yaptıklarından kalktım ve bir başka sıraya tekrar oturdum. Optik okuyucuda doldurulması gereken yerleri doldurdum. Bir de resmimi basmışlar optiğe. Baktım kendime şöyle bir Maşallah dedim bu ne güzellik... :)) Kitapçığımıda kontrol ettim. Henüz sınavın başlamasına 5 dk olduğundan çevremdeki insanlara baktım. İçimde sadece bir acıma hissettim. Sonuçta benim tuzum kuruydu...
       Sınav başladı. Her zaman matematikten başlayan biri olarak yine öyle yaptım. Vaktimi fazlaca yiyen matematikten sonra türkçe ve fen sorularını çözdüm. Sosyal yapmadım. Çünkü 2 sene önce girdiğim sınavda da yapmamıştım. Sözeli de sevmem zaten. Bir de vakitte kalmamıştı. Aslında felsefeye baktım (sonuçta zamanında sırf felsefeden oluşan bir test kitabı bitirmiştim, ayıp olmasın dedim o test kitabını çözdüğüm zamana) Lakin acı gerçekle karşılaştım. Unuttuğumu farkettim, bir de bana çok koyduğunu...
Saat 12.40 oldu. Sınav bitti. Aslında gözetmenden beş dakika daha isteyecektim. Kabul etmezse "Hep senin yüzünüzden sen sakız çiğnedin. Arkamda ki çocukta at gibi şeker yedi, konsantrasyonumu bozdu. "diyecektim. Ama demedim, diyemedim. O kadar cesaretim yoktu :))
          Sınavdan çıktım, babam karşıladı beni. Nasıl geçti? diye sordu. Güldüm, fulledim dedim. Babam da " senden daha aşşağısını beklemiyordum zaten." dedi ve o da güldü. Eve vardığımda sınava girdiğimi falan unuttum. Hayatıma kaldığım yerden, vize sınavlarımdan devam ettim. Bir de karar aldım. Bundan sonra kimsenin gazına gelip değil sınava girmek tek bir adım dahi atmayacaktım...

      

6 yorum:

  1. Tüm olumsuzluklara ve zorluklara rağmen senin için farklı bir deneyim olduğunu düşünüyorum :) Bu deneyimin sana ve hayatına kattığı bakış açılarını faydalı bir şekilde kullanabilmen dileğiyle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım inşallah, bende öyle isterim tabii :)

      Sil
  2. yani haziranda girmeyeceksin.
    sonucu ne oldu ki.
    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Büyük konuşmak gibi olmasın ama kesinlikle haziranda girmeyi düşünmüyorum. Sonucu berbat değil ama beklediğimin altında geldi. Bir de ne kadar az sınav stresi yaşarsam o kadar daha iyi olur diye düşünüyorum da :)

      Sil
  3. ya evet ya boşver sınavı filan. okuldaki sınavlar yetiyodur sana.
    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aynen. okuldaki sınavlar bana yetiyor hatta artıyor bile :)

      Sil